ANTİK MISIR'DA İNANÇ

ANTİK MISIR’DA İNANÇ

   Eski Mısır İkonografisine aşinalığımız olmasına rağmen, dönemin dini gizemliliğini korumaktadır. Mısır inançlarını incelerken yapılan hata, üç bin yıl var olan bir uygarlığın sanki tüm zaman ve coğrafyada tek bir inancı olmuş gibi “Mısır dini” kavramını ortaya atmak ve yapay bir din ortaya çıkarmaktır.  İ.Ö. 3000 dolaylarından İ.S. 391’de Roma egemenliğine girinceye kadar Eski Mısırlılar, çok tanrılı, biçimleri ve görevleri birbirinden farklı binlerce tanrı ve tanrıça içeren bir dine inanmışlardır. Bununla birlikte, Eski Mısır dininin kökeninde, totemciliğin izlerine de rastlanır. 

   Nil Nehri’ne yerleşmiş tarih öncesi insanlar, başlangıçta putlara tapmışlar, zaman içinde bu putlar birer tanrı düzeyine yükseltilmişti. Her biri bir kentin, kasaba ya da köyün koruyucusu, yöneticisi sayılan bu tanrılar, ulaşım olanakları gelişip insanların bilgileri arttıkça birbirleriyle birleştirilmiş, küçük tanrılar daha büyük ve önemli tanrıların kişiliğinde eritilmiş ve sonunda baba, eşi ve oğlundan oluşan bir “üçlü” aile birliğine indirgenmiştir: 

   Menfis’te, Ptah, Skemet ve oğulları İmhotep üçlüsü; Teb kentinde Amon-Ra, Mut ve Hons üçlüsü; Abidos kentinde, söz konusu üçlülerin en önemlisi olan Osiris, eşi İsis ve oğulları Horus üçlüsü.

   Eski Mısırlıların düş gücünün yarattığı garip biçimlerde, çoğunlukla da hayvan başlı insanlar biçiminde temsil edilen tanrıların en çok bilinenleri arasında çakal başlı Anubis, inek başlı Hathor, şahin başlı Horus, Atmaca başlı Mokot, dişi aslan başlı Seket, domuz başlı Seth, timsah başlı Şebek sayılabilir. 

 

ARKAİK DÖNEM

   Mısır ikonografisinin tek yazışma dili olan hiyeroglif yazı, ilk Firavun hanedanı ve M.Ö. 3000’ler civarında Nil’in Kuzey ve Güney vadilerinin birleşimi aynı zamanda ortaya çıkar. Daha önce Mezopotamyalılar, güneşte kurutulmuş briketten yapılarla ve silindirik mühürler gibi Doğu yapımı eşyalar yoluyla tekdüzeliğe son vererek bölgedeki etkinliklerini arttırmışlardı. Çok daha erken dönemde bölgenin prehistorik halkları, mezarlarını ahirette işlerine yarayacak şeylerle donatarak ölülerini batıya karşı gömüyorlardı.

Başlangıçta krallar Horus ile, ikinci hanedan Seth ile veya Horus ve Seth’in ikisiyle özdeşleşmiş idiler. Mitolojide Horus ve Seth, krallığı tartışmışlardı. Kralın insanüstü statüsü çok çabuk oluşmuş, sürekli ve etkili siyasi bir vasıta olarak ortaya çıkmıştır. Geleneğe göre, daha sonra ilk kral olarak isimlendirilen Mısır’ın birleştiricisi Ménés, başken Memphis’i kurmuştur. İlk hanedanlığın kralları (Eski Krallık) piramitleri ve mezarlıkla ilgili en büyük kompleksleri oluşturmuşlardır ki, bunların yazıtları ve büyüleri onların ilk teolojilerini içerir.

 

İNSANIN YARATILIŞI

   İlk yaratılış hikayesinde diğer bütün medeniyetlerde olduğu gibi yine ‘su’yu görmekteyiz. Evrenden önce karanlık ve uçsuz bucaksız bir okyanus vardır. Bu ilk varlığın adı da Nu ya da Nun’dur. Nu/Nun genelde Cosmos’tan önceki Chaos’u temsil eder. Adına tapınak yapılmamış olmasına rağmen kült merkezlerinde “kutsal göl” olarak var olduğu düşünülmektedir. Nun’dan Atum çıkar. Heliopolis’in Efendisi diye de anılan Atum’un başta Heliopolis’in yerel tanrısı olduğu düşünülür. Bir Güneş-Tanrı olduğu da düşünülebilir. Mısır kültüründe lotus çiçeği Atum’un doğuşu ile ilişkilendirilir. Buna göre Nu’dan önce bir lotus çıkmış ve sonra da ilk tepe oluşmuştur. Bu tepeden de Güneş Tanrı Atum doğmuştur. 

   Atum’un daha sonra rahipler tarafından Güneş-Tanrı olarak Ra ile bir tutulduğu da olur. Atum daha sonra Batan Güneş ve Doğmadan Önceki Güneş olarak Ra ile birlikte Ra-Atum ya da Atum-Ra ismiyle yaygın bir külte sahip olmuştur.

   Başka hiçbir medeniyetin köken mitlerinde görülmeyen ön-yaratılış, bir oluşumun henüz insan formuna girmeden ‘başlamış’ olduğu yaratım evresinin ilkidir. Buna kemale ermenin ilk adımı da denilebilir. Mısır çok tanrılı sistemindeki her yaratımda pay sahibi olan bu hiyerarşide ön-yaratılışın büyük önemi vardır. İnsan, kendisinden önce, kendisine ait bir işaret ya da iz bulduğunda kendisini tanrılarla yakın hissetmekte ve bütünlüklü evren algısına sahip çıkmaktadır. 

   Ön-yaratılış sırasında var olan sürüngen insan bedeni Mısır’da timsah ile imgeleniyordu.

   İnsanın yaratılışı konusunda Mısır ezoterik bilgileriyse durumun daha gizemli olduğundan bahseder. Bu bilgilere göre atmosfer henüz yoktu. İnsan ana rahmindeki cenin gibi, yerküreyi dev bir ‘yılan’ gibi çevreleyen eterik (esirî) tesirlerle besleniyordu. Tanrı kadın ve erkeğin burunlarına üflediği zaman onlar artık fizik (bedenli) varlıklar oldular. Ama atmosferdeki hava nasıl fizik bedene hayat veriyorsa, aynı zamanda beraberinde ölümü de getirmişti. Bu aşamadan sonra insan ölümlü bir hale gelmişti. Set, insanın doğum yeri olan kozmos ile olan bağını kesmiş ve insan da böylece maddî aleme inmiştir. 

   Astrolojik olarak fizik bedenin oluşumu aşağıdan yukarıya doğru olmuştur. Balık burcunda iken ayaklar oluşmuş ve sonra terazi burcunda kalçalar seviyesine şekillenmiştir.  Göğüs kafesi yengeçte başlamış, yoğunlaşıp şekillenmiştir. Set’in, hava fazlalığını önlemek için İsis ciğerleri meydana getirmiş ve daha sonra Osiris’in de yardımıyla 28 adet beyin sinirini ve bunu takiben de beyni yaratmıştır. Osiris gırtlağı yaratmıştır. Sonra insanlar cinsel kısmının ‘istikameti saptırılmış’ ve bunlar ‘beynin yapımında’ kullanılmıştır. 

   Eski Mısırlılar, insanın fiziksel bir bedenden fazlası olduğuna inandıklarından insanın yapısını bazı bölümlere ayırmışlardır. Onların, insanın bedenini birden fazla unsura sahip olarak tanımlamalarının nedeni, ileri düzeyde metapsişik ve ezoterik bir temele oturtmalarındandır. 

   İlk insanın cennetten kovulma sebebi olarak Mısır anlatılarında yine konuşan bir yılan, yaklaşılmaması gereken bir Bilgi Ağacı, ayartmalar şeklinde hemen her medeniyette bulunan ‘cennetten kovulma’ hadisesi ile aynı seyreder. Âdem ve karısının açılmış olan yerlerini incir yaprakları ile kapatmaları ise Mısır inisiyasyonuna incirin kutsallığı şeklinde yansımıştır.

 

KAYNAKÇA

 

-Gönül Yonar, Yaratılış Mitolojileri, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2018

-Erhan Altunay, Mezopotamya ve Mısır Paganizmi, Destek Yayınları, İstanbul, 2018

-Dinler Tarihi Ansiklopedisi “Eski Dinler/ Şamanizm ve Musevilik”, Ansiklopedi Yayınları, 1999, cilt 1

-Mircea Eliade, İoan P. Couliano, Dinler Tarihi Sözlüğü, İnsan Yayınları, İstanbul, 2018

-A.H. Sayce, Antik Mısır ve Babil Tanrıları, Atlantis Yayınevi, İzmir, 2016


BERAT ÜNAL
25.05.2020
BURSA

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KERUVLAR

DÜŞMÜŞ MELEKLER

TARTARUS NEDİR?