Semavi Dinlerde Kıyamet

    KIYAMET NEDİR?

Kıyametin söcük anlamı, "gürültü, patırtı ve evrenin sonu" anlamına gelmektedir.
Kıyamet kavramı ve efsaneleri kültürden kültüre farklılık gösterebilir. Kıyamet, bütün evrenin Tanrı tarafından yok edilip yeni bir hayata başlama olayıda diyebiliriz.

İslam'da bu olaydan şöyle bahsedilir:
"Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı,
Yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığı,
Ve insan: "Ona ne oluyor?" dediği zaman.
O gün yer, Rabbinin ona vahyetmesiyle haberlerini anlatacaktır." (1)

"Sûr'a bir tek üfleme üflendiği,
Arz ve dağlar yerlerinden kaldırılıp şiddetle birbirine çarpılarak darmadağın olduğu zaman,
İşte o gün olacak olur.
O gün gök yarılmış, sarkmıştır." (2)

Bu gibi onlarca ayet mevcuttur Kur'an-ı Kerim'de.

Tanrı haricinde kimsenin haberdar olmadığı, öğrenmenin imkansız olduğu kıyamet, ansızın insanlığı bulacaktır:

"Sana, ne zaman kopacak diye kıyamet vaktini soruyorlar. De ki; onun bilgisi yalnızca Rabbimin katındadır. Onu tam vaktinde koparacak olan O'ndan başkası değildir. Onun ağırlığına göklerde ve yerde dayanacak bir kimse yoktur. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu çok iyi biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki, onun bilgisi Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler." (3)

Bunun yanı sıra çoğu Müslüman'ın (!) bildiği büyük bir yanlış olan kıyamet alametleri İslam dininde yer almaz. Yukarıda verdiğim ayet örneğinde yazdığı gibi ansızın gelecek olan büyük sonun bir belirtisi olmayacaktır. Ansızın olacak bir şeyin belirtisi olmaz, belirtisi olsa ansızın olmaz. İsa'nın gökten ineceği, Mehdi'nin geleceği, Deccal'in geleceği gibi uydurma şeyler, İsrailiyyat'tan İslam'a sokulmaya çalışılmuş uydurma şeylerdir. Kur'an'da bunlardan en ufak bir şekilde dahi bahsetmez.

İslam'da ki kıyametin yerini şu sure ile sonlandırıp Hristiyanların ve Yahudilerin kıyamet senaryosuna geçelim:
"Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Onun vaktini gizli tutuyorum ki, herkes yaptığının karşılığını görsün." (4)


Şimdi ise İncil'de ve Tevrat'ta geçen ayetlere bakalım:


"1-İsa tapınaktan çıkıp giderken, öğrencileri, tapınağın binalarını O`na göstermek için yanına geldiler.
2-İsa onlara, “Bütün bunları görüyor musunuz?” dedi. “Size doğrusunu söyleyeyim, burada taş üstünde taş kalmayacak, hepsi yıkılacak!”
3-İsa, Zeytin Dağı`nda otururken öğrencileri yalnız olarak yanına geldiler. “Söyle bize” dediler, “Bu dediklerin ne zaman olacak, senin gelişini ve çağın bitimini gösteren belirti ne olacak?”
4-İsa onlara şu karşılığı verdi: “Sakın kimse sizi saptırmasın!
5-Birçokları, `Mesih* benim` diyerek benim adımla gelip birçok kişiyi aldatacaklar.
6-Savaş gürültüleri, savaş haberleri duyacaksınız. Sakın korkmayın! Bunların olması gerek, ama bu daha son demek değildir.
7-Ulus ulusa, devlet devlete savaş açacak; yer yer kıtlıklar, depremler olacak.
8-Bütün bunlar, doğum sancılarının başlangıcıdır." (5)

Tevrat'ta ise:

"Rab kalkıp yeyzünü sarsmaya başlayınca, insanlar O'nun dehşetindenve yüce görkeminden kaçmak için kayalık ve mağaralara, yeraltı kovuklarına girecekler." (6)

"Her Şeye Egemen RAB diyor ki, “İşte o gün geliyor, fırın gibi yanıyor. Kendini beğenmişlerle kötülük yapanlar samandan farksız olacak; o gün hepsini yakacak. Onlarda ne kök, ne dal bırakılacak." (7)


Açıkça söylenen ayetler bu şekildedir. Şimdi ise Eski Türkler'de anlatılan "Kıyamet" kavramına bakalım:

Şimdi ise Eski Türkler'de kıyametin yerinden bahsedelim.
Kıyamet sözcüğünün sözlük karşılığı "Kalgançı Çak" yani "Kalacak olan çağ" demektir.
Altaylı Türkler, Uryanhaylar, öyle düşünüyorlardı kimanevi alemin bozulması, dünyanın zulümle, günahla, kötülükle dolması Kalgançı Çak'ın esas kıyamet alametleridir. Kadim Türkler her şeyden önce ahlaka, düzlüğe, adalete, hakkaniyete çok büyük öenm veriyorlardı. O nedenle kıyametin kopacağı zamanın gelmesi için şartları şöyle sıralıyorlardı:

"Kalgançı Çak geldiği zaman
Gök demir gibi sert
Yer bakır gibi berk olup kalır
Hanlar birbirine hücum eder
Halklar birbiri hakkında kötülük eder
Sert taş ufalar
Katı ağaç parçalanır
Bütün halklar bozulur
İnsan bir dirsek boyunda olur
Adam baş parmak boyunda olur
İnsanların dizini kısa olur
Ayakdan başka herşey bey olur
Baba evladını tanımaz
Evlad babasını tanımaz
Çöl soğanı insan başı fiyatında olur
At başı kadar altın
Bir kap yemeğe değmez
Ayak altında altın yatar
Onu yerden kaldıracak insan bulunmaz."(8)

Türkler inanıyolardı kizaman uzadıkça kötülükler çoğalacak . Günahların artması yüzünden Tanrı Ülgen dünyadan ve evrenden uzaklaşacak, göklerin derinlerine çekilecek, insanlardan soğuyacak ve onların yalvarışlarını dualarını duymamak için kulaklarını kapatacaktı.(9)
Durum vahimleştikçe kötülük tanrısı Erlik ise yeryüzüne yakınlaşacak ve ve insanlara daha yakın olan dostu Karaş ile beraber insanlığın sonunu getirmek için uğraşacaklar.

Semavi dinlerde ve ekstra olarak Kadim Türklerde "Kıyamet" sözcüğünün karşılığı ve efsaneleri bu şekildedir.



Kaynaklar:
(1)  (ZİLZAL/1-5)
(2)  (HAKKA/13-16)
(3)  (A'RAF/187)
(4)  (TAHA/15)
(5)  (Matta24/1-8)
(6)  (Yeşaya 2/19)
(7)  (Malaki 4/1)
(8)Kadim Türkler'in Mitolojik Hikayeleri - Fuzuli Bayat / sf. 72,73,74
(9)Tarihte ve Bugün Şamanizm - Abdülkadir İnan / sf. 21,22


Berat Ünal
26.08.2018



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KERUVLAR

DÜŞMÜŞ MELEKLER

TARTARUS NEDİR?